Belçika'da Kemik Doku Mühendisliği Üzerine Çalışmak

18 Nīsan 2023
Belçika'da Kemik Doku Mühendisliği Üzerine Çalışmak

Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü’nde lisans, yüksek lisans ve doktora yaptıktan sonra 2020'de Belçika'ya taşınan Ayşe Hanım ile röportajımız! Keyifli okumalar dileriz 😍

"Belçika çok fazla kültürel etkinlik olan, toplumsal yargıların ön planda olmadığı bir ülke.."

Merhaba, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

- Merhabalar! Adım Ayşe Köse. 6 Şubat 1989, İskenderun doğumluyum. Kaç kuşak olduğunu takip bile edemediğimiz kadar çok yıllardır Hatay’da yaşamış bir aileden geliyorum. Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü’nden lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerine sahibim. Yine aynı bölümde uzun bir süre araştırma görevlisi olarak hizmet ettikten sonra, 2020 Kasım ayından beri, Leuven University (KU Leuven, Belçika) Skeletal Biology and Engineering Research Center (SBE), Tissue Engineering-PROMETHEUS grubunda kemik doku mühendisliği üzerine doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmaktayım.

Ayşe Köse
Ayşe Köse33 yaşındaDoktora Sonrası Araştırmacı

Belçika'da...Belçika'da...

Belçika'ya ne zaman ve nasıl gittiniz? Somut bilgiler vererek açıklayabilir misiniz?

- Belçika’ya öncelikle 2017 yılında, Ege Üniversitesi’nde birlikte çalıştığım hocalar ile bir proje toplantısına katılmak için gitmiştim.

Ülkeyi ve özellikle bilimsel açıdan sahip oldukları imkânları görünce, doktora dönemimde ERASMUS+ başvurusu yapmaya karar verdim. Doktora öğrencisi olarak tez döneminde olduğum için ders almaya gerek kalmadan, 2018 Şubat-Temmuz ayları arasında Gent Üniversitesi Plant Systems Biology (VIB-PSB) Enstitüsü’nde ERASMUS+ hareketliliği gerçekleştirdim. Bu süreçte hem Belçika’nın araştırma atmosferi hem de edindiğim arkadaşlar ve kültürel zenginliği doktora sonrasında da burada çalışmaya karar vermeme neden oldu.

Lab'da çalışırken...Lab'da çalışırken...

Erasmus başvurusu için yazdığınız Cover letter’da nelere dikkat ettiniz? İyi bir Cover letter nasıl yazılır? Cover letter yazmak isteyen okuyucularımıza tavsiyeleriniz nelerdir?

- Cover letter yazarken öncelikle dikkat ettiğim şey niyetimi ve neden yazdığım ekip içerisinde yer almak istediğimi net bir şekilde ifade etmeye çalışmak oldu. Çünkü eminim hocalar bu şekilde bir sürü mail alıyorlar ve hepsi bir yerde birbirinin aynısı oluyor.

Bunu Ege Üniversitesi’nde ERASMUS+ koordinatör yardımcılığı yaptığım zamanlardan da biliyorum. Pek çok öğrenci cover letter’larını kontrol etmemizi isterdi ve hep benzer kalıp cümleler olduğunu görürdüm. Bu nedenle kendime ilk söylediğim şey “Beni farklı kılan ve mektubu okuduğunda benim ilgi çekici olduğumu düşündüren ne olabilir?” Biraz bu konuya kafa yordum diyebilirim.

Henüz çok fazla mesleki tecrübesi olmayan kişilere de tavsiyem üslupları, kelime tercihleri ve özellikle ne istedikleri konusunda net ifadelerde bulunmaları yönünde olur. Bir de en can alıcı yer ilk iki üç cümle! Eğer burada ilgiyi yakalayamıyorsak devamı okunmuyor ya da geçiştirilebiliyor. Bir diğer tavsiye de birkaç kişiye mektuplarını okutmaları yönünde olabilir. Buradan aldıkları geri dönüşler ile mektuplarını revize edebilirler. Online pek çok program sayesinde de dil bilgisi kullanımını geliştirebilirler.

Şu an çalıştığınız yeri hangi yollarla buldunuz ve bu konuda verebileceğiniz tavsiyeler var mı?

- Şu anda çalıştığım yeri EURAXESS web sitesinden buldum. EURAXESS'de genellikle akademik iş ilanları bulunuyor ve doktora bursiyeri, doktora sonrası araştırmacı, akademik kadrolar gibi iş ilanları güncel olarak paylaşılıyor.

Çoğunluğu Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Marie Curie Actions, European Research Council (ERC) ve Horizon2020 gibi prestijli çağrılardan finansal destek almış projeler oluyor.

Ben EURAXESS'de yer alan, benim alanıma uygun olan çağrılardan üç tanesi ile mülakat yapabilmiştim. O zamanlar COVID salgını nedeniyle seyahat kısıtlaması olduğu için başvurduğum çoğu ilan, profilim uygun olsa da, vize süreçleri uzayacak diye kabul etmemişti. Bu ilanları aynı zamanda LinkedIn Jobs’da da bulmuştum.

Belçika'dan fotolar...Belçika'dan fotolar...

Tavsiyeler

Verebileceğim tavsiyeler özellikle iş tanımının ne olduğunu çok dikkatli incelemeleri olur. Bazen profiller tam uymasa da başvuran kişiyi geliştirmeye yönelik ilanlar da olduğu için, benim profilim uygun değil gibi bir düşünceye kapılmadan, eğer ilan hoşlarına gidiyorsa başvursunlar derim. Çalışacağınız ekip çok önemli. Neredeyse tüm günü bu insanlar arasında geçiriyorsunuz. Bu nedenle ekibi araştırmak güzel olabilir. Ben, beni kabul eden hocanın Twitter ve LinkedIn hesaplarına ve hakkında çıkan haberlere bakmıştım. Aynı zamanda ekipteki insanların da Twitter profillerini bulup nasıl bir dinamik olduğunu anlamaya çalışmıştım.

Bir de yaşayacağınız yerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Avrupa diye her yer güzel ve rahat yaşanabilecek anlamına gelmiyor. Bu nedenle gitmeden önce de işin olduğu şehir/ bölge hakkında bilgi toplamakta fayda var. Mesela Belçika’da ben Leuven’de çalışıyorum ve Leuven oldukça öğrenci dostu ve sakin bir şehir. Ama Belçika’nın Liege diye bir başka şehri var ve orada her ne kadar üniversite büyük ve prestijli olsa da şehir çok depresif ve karanlık. Oysa ki Leuven, Brüksel, Antwerp ve Gent gibi şehirlerde hem çok rahat İngilizce konuşabiliyor hem de sosyokültürel olarak çok fazla fırsata sahip olabiliyorsunuz.

Çalışma hayatınız nasıl gidiyor? Memnun musunuz?

İş başında...İş başında...

- Şu anda çalıştığım yerden oldukça memnunum. Genelde laboratuvarda çalışıyorum ama hibrit çalışma düzenimiz var. Ofiste olmam gerekmiyorsa evden çalışabiliyorum. Genelde çarşamba günü evden çalışıyorum böylece hafta ortasında bir mola vermiş gibi hissediyorum. Laboratuvar işi hem zihni çok yoran hem de fiziksel olarak yorucu bir iş. Böyle bir düzenleme benim nefes almamı sağlıyor. Birlikte çalıştığım ekip çok uluslu. Bu sayede yeni kültürler yeni insanlar öğreniyorum ve sürekli ekibe katılan ERASMUS öğrencileri olsun, ziyaret eden öğrenciler, araştırmacılar olsun çok dinamik. Bu da keyif aldığım bir durum. Birlikte çalıştığım insanlar insan halinden anlıyorlar. Mesela, tatsız bir örnek ama, ben Hataylıyım ve depremde çok fazla yakınımdan üzücü haber aldım. Bana bu süreçte çok destek oldular, eve çiçek gönderdiler, STK’lara yardım yaptılar, sürekli nasıl hissettiğim sordular. İşe gelmek istemezsem benim yerime işlerimi yapabileceklerini söylediler. Bunlar çok değerliydi benim için.

Zorlandığım bir konu ilk çalışmaya başladığımda oldu. Ben buraya gelirken çalışma alanımı değiştirdim. Hem yeni konuya adapte olmak hem de kendi yeteneklerimi göstermek konusunda zorlanıp bazen bırakmak istediğim anlar da olmuştu. Kendime süre tanıdım ve bu sürenin sonunda burada kalmak istediğime karar verdim. Birlikte çalıştığım hocayla gerçekten iyi anlaştığım için de biraz sınırlarımı zorlamak istedim. İyi ki öyle yapmışım.

Belçika'da arkadaşlarımla...Belçika'da arkadaşlarımla...

Sizin gibi akademik çalışmalar yapmak isteyenler, ilgilerini çeken alanlarda nasıl çalışma grubu/hoca vb. bulurlar ve onlarla nasıl iletişime geçebilirler? Önerileriniz nelerdir?

"Ancak dikkatini çekmek istiyorlar ve maillerine cevap alamıyorlarsa, LinkedIn, Twitter gibi hesaplardan da mesaj atabilir, yorumlar yapabilir ve kendilerini fark ettirebilirler..."

- Öncelikle profesyonel sosyal medya ağlarından ilgilendikleri grupları, hocaları ve bölümleri takip etmelerini öneririm. Grup ne kadar aktif çalışıyor? Bu sorunun cevabını bulmalılar. Bazı hocalar zamanında güzel işler yapmış ama artık pek aktif değiller kendi çalışma alanlarında… Yayın çıkarıyorlar yine ama yazar grubunun içerisine dahil olabiliyorlar birebir kendi ekiplerinden çıkmıyor yayınlar. Güncel sosyal medya hesapları bunu takip etmeyi kolaylaştırıyor. Yurt dışında çoğu hoca araştırmacı veri tabanını güncel tutmak zorunda, bu gibi ağlar da ekibin aktivitelerini takip etmede fayda sağlıyor. Hangi tür yayınlar yapmış, hâlihazırda nasıl projeler yürütüyor? Bunlar da güncel durum hakkında bilgi sahibi olmayı sağlıyor. Mesela beni kabul ettiklerinde burada çalışacağım konu için gerekli bazı teçhizatlar yoktu ve yaklaşık 5 ayım bu teçhizatların olduğu gruplarla iletişim kurmak ile geçti. Kısa süreli çalışmalar için böyle şeyler zaman kaybettiriyor.

İletişim konusuna gelirsek, mail atmaları tabi ki en profesyonel ve en çok tercih edilen yöntemlerden birisi. Ancak dikkatini çekmek istiyorlar ve maillerine cevap alamıyorlarsa, LinkedIn, Twitter gibi hesaplardan da mesaj atabilir, yorumlar yapabilir ve kendilerini fark ettirebilirler. Ben bir defasında iletişim kurmak istediğim hocaya ulaşamayınca birlikte çalıştığı doktora sonrası araştırmacılardan birine yazmıştım ve öyle iletişim kurabilmiştim. Bir diğer tavsiyem de maillerini bir kaç defa atmaları yönünde olabilir. Bana bazen mail geliyor, o an cevap veremiyorum ama okumuş oluyorum sonra cevaplamayı unutabiliyorum. Böyle durumlar da çok yaşanıyor. Eğer cevap gelmiyorsa çekinmeden, bir iki hafta geçtiyse üzerinden, hatırlatıcı bir tane daha mail atılabilir.

Belçika'da sanat...Belçika'da sanat...

Peki konferanslarda sunum yaparken ve networking yaparken neye dikkat edilmesini önerirsiniz?

- Sunumlarda öncelikle konuşmamızın net ve anlaşılır olması çok değerli. Özellikle bilimsel bazı terimlerin telaffuzunda, eğer İngilizcenize yeterince güvenmiyorsanız, kelimelerin telaffuzunu yapan bazı web siteleri var, buralardan telaffuz geliştirilebilir. Howjsay bize akademik İngilizce derslerinde önerilen bir telaffuz web sitesi. Merak edenler bu web sitesine bakabilirler.

Sunum öncesinde birkaç defa prova almak hem ne anlatacağınızı kendi kafanızda toparlamaya yardımcı olur hem de zaman yönetimi konusunda fayda sağlar. En çok rahatsız olunan sunum formatı çok yazı dolu ve çok fazla animasyon dolu sunumlar. İnsanlar odağını çok çabuk kaybediyor. Bir slayt içinde de bir hikâye akışı olmalı ve mümkün olduğunca az animasyon ile sade ve az yazıyla ifade etmek en güzeli. İnsanlar konuşanı mı dinleyecek yoksa sunumu mu okuyacak kafa karışıklığı oluyor. Yine monoton bir ses tonunda ziyade daha akışkan, tonlamaları olan bir konuşma tarzı üzerinde çalışılabilir. Sunum yapmaya “Sıramız gelse de bitirsek!” gözüyle bakabiliyoruz çekindiğimiz için ama sunumlar interaksiyon sağlıyor ve ilgi çekiyorsanız, konferanslardan sonra mutlaka birileri yanınıza geliyor ve sizinle tanışmak istiyor.

Bir başka örnek, Kore’de bir konferansa gittiğimde bazı öğrenciler posterlerinin yanında bir sayfa projelerini ve kendilerini tanıtan metinler hazırladıklarını görmüştüm. Çoğunun kartviziti vardı ve posterleriyle ilgilenen insanlara bu ikisini veriyorlardı. Bazı posterlerin yanında QR code stickerlar da görmüştüm onu okutunca bilgilerine ulaşabiliyorlardı.

Benim ilk sunum yaptığım zamanlarda beni zorlayan bir sosyal anksiyetem vardı ve kelimeler boğazıma dizilirdi. Açılışı yaparken zorlanırdım. Sonra kendimi ve bedenimi hangi pozisyonda daha rahat ifade edebiliyorum (örneğin ellerini birbirlerine yakın tutmak, elinde pointer olması, kürsü önü ya da kürsü yanı gibi) bunu keşfetmeye çalıştıkça, zamanla sunum yapma konusunda daha rahat olmaya başladım. Sunum yapan kişi rahat göründükçe insanların ilgisini daha çok çekiyor. Yine aslında konu ilgi çekmek ve dikkati canlı tutabilmek. O yüzden arkadaş çevresine sunum yapılıp eleştirilerle iyileşmeler sağlanabilir. Maalesef, çoğunlukla, eleştiriye açık değiliz ve hakaret olarak algılıyoruz ama bu algımızı da değiştirirsek başka gözlerin yardımları bize fayda sağlar. Son olarak artık internet ortamında pek çok sunum ve konferansın videoları dolaşıyor. Bunlar da izlenerek örnek alınabilir.

Ben..Ben..

Networking konusuna gelirsek, önceden iletişim kurulmuşsa konuşmak kolay oluyor. Burayı uzatmadan bir örnek vereceğim kendi hikayemden. 2013 yılında Kore’ye kongreye gitmiştim ve kongre programında bir hoca çok ilgimi çekti. Kongreye kadar yayınlarını okudum, internet sitelerinde aradım, neymiş kimmiş ögrendim. Kongrede hocanın konuşma yaptığı salonlara girdim ve bir fırsat yakalayıp kendimden ve hangi çalışmasının neden ilgimi çektiğinden bahsettim. Çok mutlu olmuştu ve o zaman yüksek lisans öğrencisi olarak tek başıma kongreye gitmemi, kendisiyle konuşmamı beğenmiş bana doktora öğrencisi olarak bir pozisyon teklif etmişti. Nihayetinde olmadı başka fırsatlar karşıma çıktı ama bu örnek işe yarayan bir metot.

İlk kez giderken, toplam masraflarınız için minimum ne kadar para gerekti?

- Vize ve uçak biletleri parası hepsi dahil 2020 yılında yaklaşık 400 Euro civarı bir para harcamıştım ama güncelde bu fiyatlar çok değiştiği için şu anda ortalama sadece vize işlemleri ve uçak bileti için 1000 Euro elinizde olması lazım.

Belçika günleri...Belçika günleri...

Vize alırken tecrübe ettiklerinizi somut bir şekilde paylaşabilir misiniz?

- Belçika vizesi üç aydan uzun süre kalmalar için D tipi vize veriyor. Çalışma ya da öğrenci olma durumuna göre vize için gerekli evraklar ve koşullar da değişkenlik gösterebiliyor. Vize başvuruları direkt konsolosluklara değil aracı bir firma olan VFS Global’e yapılıyor; yani randevunun bu aracı kurumdan alınması lazım. İstanbul, Ankara, Antalya, Diyarbakır ve Gaziantep’te bulunan vize merkezlerine şahsen müracaat etmek gerekiyor. Bu röportaja hazırlanırken baktığımda çalışma vizesi için 4000 TL gerekiyordu. Ancak öğrenci vizelerinde özellikle ERASMUS için, rektörlükten vize ücreti ödenmesine gerek olmadığını beyan eden bir evrak var, bu evrakla muaf olunabiliyor.

Ben yaklaşık üç yıl önce vize aldım. Evraklarım tamdı. Cuma günü vize randevum vardı, Salı günü pasaportumun postada olduğu mesajını aldım. Vize konusunda sorun yaşamadım. Evraklar tam değilse cidden sorun oluyor ve randevu yanıyor. O yüzden evrakları iyi kontrol etmek lazım. Hele ki şehir dışından geliyorsanız pek geri dönüşü yok.

Benim vize ücretine ek olarak konaklama ve uçak bileti ücreti ödemem gerekti. Bir de diploma ve transkriptlerimin Belçika resmi dillerinden birine yeminli tercüman tarafından çevirtilip noterde onaylanması gibi ek süreçler oldu, bunlar da ekstra masraf demek. Sağlık raporu için de konsolosluğun onayladığı birkaç doktor var. Bu doktorlar dışında alınan sağlık raporları geçerli değil maalesef. Lakin vize süreci evrak teslim edildikten sonra, ek belge istenmezse, bitiyor. Amerika’da olduğu gibi mülakat yapılmıyor. Güncel durumda vize süreçlerinin biraz zorlaştığını duydum ama şu anda bu konu ile ilgili net bir fikrim yok maalesef.

Belçika günleri...Belçika günleri...

Gittiğiniz ülkenin dilini ne kadar sürede ve nasıl öğrendiniz, İngilizce seviyeniz nasıldı giderken ve şimdi nasıl?

- Şu an çalıştığım kurumda çok fazla yabancı insan olduğu için iş ortamında İngilizce kullanıyorum. Brüksel’de yaşadığım için de İngilizce her yerde rahatlıkla kullandığım bir dil. O yüzden ilk başlarda hem COVID zamanı gelmiş olmam hem de yeni işe adaptasyon sürecim olduğu için herhangi bir dil öğrenme işine girişmedim. Daha sonra devlet bir politika çıkardı ve yeni gelen yabancılara sosyal entegrasyon ve dil kursunu zorunlu kıldı. Belirlediği tarihten önce gelenlere de bu iki kursu önerdi. Belçika kabaca üç temel bölgeden oluşuyor. Flaman bölgesi (Felemenkçe), Brüksel bölgesi (Felemenkçe ve Fransızca), Wallonia (Fransızca). Adresiniz hangi bölgede ise bu bölgenin dillerini A2 seviyesine kadar bedava öğretiyorlar. Brüksel’de yaşadığım için Felemenkçe ya da Fransızcadan birisini seçme hakkına sahibim çünkü Brüksel bilingual. Fransızcayı kendime daha yakın gördüğüm için onu seçtim. 2022 Kasımda dil kursuna başladım ve 2023 Mart ayının ortalarında A2 sertifikamı aldım ve herhangi bir ücret ödemedim.

Geldiğimde DuoLingo denen dil uygulamasını indirdim ve ondan da yavaş yavaş Fransızca pratikler yapıyordum. Kursa başladığımda zaten temel bir seviyeye geldiğim için A2 sertifikasını almam uzun sürmedi. Belçika’da rahat bir iletişim için mininum seviyede İngilizce bilmek şart. Ama komik olan şu, özellikle Brüksel’de benim bağlı olduğum belediyede bir kaç defa tesadüfen Türk memurlara denk geldim. Ben kafamda Fransızca cümleler kurup hazırlanmıştım ama pasaportumu gördüklerinde Türkçe konuşmaya başladılar. Bu anlarda ana dilimde konuştuğum için işlerim kolaylaştı.

Türkiye’de iken sürekli yabancı kaynaklarla ve insanlarla temas halinde olduğum için İngilizce seviyem gelmeden önce de çok iyiydi. Bir de ben dil ögrenmeye çok yatkınım o yüzden keyif de alıyorum. Belçika’da yaşamaya başladığımdan beri günümün çoğu İngilizce ile geçtiği için kelime dağarcığım çok genişledi. Konuşmam daha akışkan hale geldi. Maalesef ama hala Felemenkçeye alışamadım.

Yaşamakta olduğunuz evi/yeri nasıl buldunuz ve kirası ne kadar?

- Şu anda oturduğum evi Facebook’tan, Brüksel’deki kiralık evlerin paylaşıldığı bir sayfada buldum. Ama ülkeye gelince ögrendim ki IMMOVLAN, IMMOWEB gibi uygulamaları insanlar ev bulmak için sıklıkla kullanıyor. Öğrenciler ise genelde, ev arkadaşı arayan insanların kullandığı Facebook gruplarından buluyorlar.

Kiralar bölgeye göre çok değişken. Brüksel’de tek başına ortalama 1000 Euro kira gideri varken, Leuven’de de stüdyolar genelde 700-800 Euro’dan başlıyor. Belçika’da emlak biraz pahalı o yüzden insanlar ya stüdyo tercih ediyor ya da 4-5 odalı evlerde ev arkadaşlığı yapıyor.

Kira ile ilgili söyleyebileceğim bir diğer şey, evin sabit kirasının yanı sıra “charges” dedikleri bir terim de var. İlanlara bakarken bu çok önemli. Bazı evlerde charges elektrik, su, gaz hatta internet ve aidatları karışlarken bazılarında sadece aidat, elektrik, gaz ya da sıcak/soğuk su gibi değişkenlik gösteriyor. Ev ararken charges ne kadar ve neleri kapsıyor sorusunun cevabı evin kirası kadar önemli.

Oturduğum evi direkt sahibinden buldum o yüzden ajanslarla, emlakçılarla uğraşmak durumunda kalmadım. Bu çok rahatlatıcı çünkü eve teklif vermeniz gerekiyor ve sizin sosyal ve ekonomik durumunuzu beğenirlerse kabul ediyorlar. Bir ara bulunduğum evden taşınmak istedim ve ev aramaya başladım. Çoğu randevuya çağırılmadım bile. Göçmen olmak ev bulmada özellikle ilk gelişte zorlayabiliyor.

Taşınırken iki kira depozito ve bir kira da giriş için verdim. Evi eşyalı tuttuğum için valizimle girdim o yüzden nakliye, eşya satın alma gibi masraflara girmedim. Evi kiralamak istediğinizde zorunlu yangın sigortası var onu yaptırmak zorundasınız. Bankalardan bu hizmeti kolayca satın alabiliyorsunuz. Zorlananlar olduğunu duydum ama ben bir problem yaşamadım. Bir de bir sigorta şirketi geliyor evin hasar tespitini yapıyor ve çıktığınız zaman da yine gelip kontrol ediyorlar ki depozitoyu alabilesiniz. Bu hizmet için de 150 Euro civarı ödemiştim. Eve ilk girişim ortalama 6000 Euro’ya mal olmuştu.

Belçika günleri...Belçika günleri...

Yaşadığınız ülkede okumak/çalışmak isteyenlere de yararlı olacağını düşündüğünüz somut bilgiler verebilir misiniz?

- Öncelikle bir Hataylı olarak Türk restoranlarının yaptığı kebapları hiç beğenmiyorum her defasında üzülüyorum:) Belçika’nın çok gelişmiş bir yemek kültürü yok. Öğle yemeklerinde insanlar sürekli sandviç yiyorlar. Genelde kendi yemeklerini kendileri getiriyorlar. Bu durumu çok garipsemiştim. Öğle yemeği olarak benim çevremdeki çoğu insan ekmek arası peynir yiyor ya da ekmek üstü fıstık ezmesi gibi gibi. Ben öğle yemeğinde dört çeşit yemeğe alışmıştım İzmir’de yaşarken; o yüzden burada özellikle okul yemekhanesinde çıkan yemeklerin tadını hiç beğenmiyorum. Sürekli evden getiriyorum. Hiçbir şey bulamazsam ya omlet yapıyorum ya da salata üzerine ton balığı gibi gibi…

Belçikalılar, eğer öğrenci ortamında değilseniz, çalışma ortamında bazen çok mesafeli olabiliyorlar. Entegrasyon sıkıntısı yaşanabiliyor. Bununla alakalı bir kaç tecrübem var ve başka insanlardan da duydum. Yeni insanlara biraz çekingen yaklaşıyorlar ama kötü niyetten değil. Ben burada olduğum sürede pek negatif bir şey tecrübe etmedim. Bir defa belediyeye kimlik almaya gittiğimde Fransızca konuşmadığım için memur bana hakaret etmişti. Sonrasında personel şefine şikâyet ettim ve hemen cevap verip durumla ilgilendiler.

Belçika’da en çok karşılaşacağınız şey özelikle toplu taşımada yapılan grevler. Çok fazla grev oluyor ve başka şehirlerde çalışıyorsanız bu ulaşımı biraz zorluyor. Bir de trenler genelde geç kalıyor bu da çok alışılmış bir şey. Garlarda, Brüksel sokaklarında yankesicilik çok yaygın. Tren istasyonlarında sürekli yankesiciliğe dikkat edin diyorlar. Bunu da çok garipsemiştim. Kanıksamışlar yani bu durumu. Bir de trene girip, dilenen çok insan var. İlk başlarda biraz üzülmüştüm ama sonra fark ettim ki bu bir çete. Bunla alakalı bir yaptırımın olmaması beni şaşırtmıştı. Brussels Central ile Brussels Noord arasında genelde bilet kontrolu olmuyor. Bu iki istasyonun birinde biniyorlar, tüm vagona bir kâğıt dağıtıyorlar ve para topluyorlar. Diğer istasyonda iniyorlar.

Coğrafi konum itibariyle çok fazla güneş alan bir ülke değil o yüzden güneş gördüğünüz zaman fırsatınız varsa çıkın güneşlenin derim. Genelde kapalı ve gri bir havası var. İnsanlar bundan çok şikâyet ediyor. Açıkçası ben alıştım ve rahatsız olmuyorum. Belçika’yı da Belçika yapan bu kapalı karanlık hava. Hatta Hooverphonic diye bir grubun Belgium in the rain diye bir şarkısı var gerçekten çok güzel anlatmış.

Belçika kültürel açıdan da zengin bir ülke. Çok fazla yabancı insan çalıştığı için farklı kültürlere ait etkinlikleri bulmak çok kolay. Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan festivaller çok canlı ve neşeli geçiyor. Doğası da güzel bir ülke. Genel olarak yaşaması sakin ve rahat bir ülke diyebilirim. Almanya’dan daha pahalı olduğu söyleniyor o yüzden Almanya sınırında yaşayan insanlar, Almanya’ya geçip alışveriş yapıyorlar, daha ucuza geliyormuş. Ben de denedim ve bazı ürünler için gerçekten öyle. Ben parklarını çok seviyorum. O yüzden güzel havalarda parklarda yürüyüş yapmayı çok keyifli buluyorum. Bisiklet dostu da bir ülke ve bisiklet sporları için de çok fazla olasılık var. Expatlar çok olduğu için çok fazla aktif grup var ve bu gruplar sürekli bir etkinlik yapıyor ve bunlar da sosyal çevreyi geliştiriyor. Mesela çok yakın iki arkadaşımı bir expat brunch toplantısında tanımıştım. Yine Leuven’de yaşayan Türklerin olduğu bir gruptan da çok tatlı insanlarla tanışıp arkadaş oldum. Ne bileyim, güzel havalarda parkalarda yoga yapmak spor yapmak, yürüyüşe çıkmak, yok yemek yemek, partiye gitmek, sinemaya gitmek, örgü örmek, resim yapmak gibi gibi. İnsanlar yazıyorlar dahil olmak isteyen oluyor.

Yaşadığınız ülkenin sağlık sistemi hakkında genel bir bilgi verebilir misiniz, hiç hastaneye gittiniz mi?

- Şükürler olsun diyeyim herhangi bir ciddi sağlık problemi yaşamadım o yüzden hastanelere gitmek durumunda kalmadım. Çalıştığım üniversite yılda bir genel sağlık taraması yapıyor ben ondan faydalandım. Birkaç defa da soğuk algınlığı yüzünden doktora gittim onun dışında ihtiyacım olmadı. Sağlık sistemi kapsamında iş vereniniz tarafından yapılan sağlık sigortası dışında, mutualite dedikleri bir özel sigorta var. Bu sigorta Avrupa ülkelerinin herhangi birisinde sağlık hizmeti alma bedellerini de karşılayabiliyor. Çocuk yardımı vs gibi çok geniş bir sigorta sistemi. Mutualite olması zorunlu diye biliyorum. Yine Türkiye’de olduğu gibi bir aile doktoru var ve tüm genel testler onlardan geçiyor. Mutualite doktor giderlerini karşılıyor ve 6.5 Euro civarı bir tedavi ücreti ödüyorsunuz. Yapılan tahliller varsa, sigorta durumunuza göre, önce siz ödüyorsunuz sonra mutualite'ye başvuruyorsunuz ve onlar size geri ödeme yapıyor. Eczaneler için ise, eğer kritik bir ilaç devlet tarafından karşılanmıyorsa ya da anlaşma yoksa, kişi kendisi ödüyor. Maalesef ilaçlar bazen pahalı olabiliyor. Duyduğum kadarıyla MR gibi bir takım teşhis yöntemleri için burada da randevu almak zor. Belçika için şunu söyleyebilirim, maaş, sağlık sigortası gibi durumlar çok bireysel belirlenen şeyler. Evli olup olmadığınız, çocuk sayısı bakıma muhtaç insan olup olmadığı gibi pek çok kriter var baz aldıkları.

Belçika günleri...Belçika günleri...

Bir sure Güney Kore’ye gidip geldiğinizden bahsettiniz, peki Korece biliyor musunuz? Nasıl öğrendiniz?

- Evet, Korece’yi İzmir’de King Sejong Enstitüsü’nde öğrendim ve şu anda C1-C2 arası Korece biliyorum. İlk başta dil ögrenmek için kursa başladım, sonra kültürü sevdim. Birkaç defa seyahat ettim. Daha önce bahsettiğim gibi doktora yapacaktım olmadı başka bir fırsat çıktı. Doktora sonrası araştırmacı olarak davet aldım ama COVID yüzünden olmadı. Sadece birkaç defa ortak yürüttüğümüz proje neticesinde değişim öğrencisi ve araştırmacı olarak farklı zamanlarda birkaç ay kalabildim, oldukça fazla seyahat ettim Kore’ye. Bir türlü Kore’de yaşamak ile yollarımız kesişmedi ama orada hem akademik hem sosyal çok geniş bir çevrem var şu anda.

Yurt dışına çıkmadan veya orada yaşamaya başlamadan önce keşke bilseydim dediğiniz bir şey var mı, Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak bir tavsiyede bulunabilir misiniz?

Belçika'da kış ve bahar...Belçika'da kış ve bahar...

- Öncelikle evimi çok sevmeme rağmen maddi olarak bazen zorluyor beni. Gelmeden önce internetten tur yaparak tuttum evi. COVID zamanıydı ve başka ev bulamam telaşı çok sardı çünkü sınırlı sayıda fırsat vardı. COVID korkusundan da ev arkadaşı olmak istemedim birileriyle. Normal şartlarda olsaydık, birkaç ay AIRBNB ya da co-housing yapıp yavaş yavaş ev arayabilirdim belki bütçeme daha uygun bir ev denk gelirdi.

Gideceğim ülkenin Belçika olduğu belli olunca temel seviye Fransızca ya da Flamanca çalışsaydım diyorum. Belediyede dil konusunda yaşadığım tatsızlık rahatsız ediciydi. Enteresan bir şekilde göçmenlik bürosu Belçika dilleri dışında hizmet vermiyor ve bu durum bazen iletişim konusunda zorlayıcı olabiliyor.

Genel olarak Belçika’yı rahat ve sakin bir ülke olarak görüyorum. Ulaşımın kolay olduğu, çok fazla kültürel etkinlik bulunabileceği, toplumsal yargıların ön planda olmadığı bir ülke gözümde. Sıklıkla eleştirdiğim konuların başında özellikle bürokratik işlerin çok yavaş yürümesi geliyor. Keşke trenler geç kalmasa diyorum bir de. Ama mesela yeni bir yasa çıktı ve Üniversite tüm ulaşım giderlerimi karşılıyor. Haftanın dört günü mesai olması da yürürlüğe girdi. Bunlar insanların psikolojik refahı için önemli faktörler. Mental sağlığa özellikle üniversiteler çok önem veriyor ve insan olarak önemsendiğini görmek iyi hissettiriyor. İstisnalar mutlaka vardır lakin benim hikayemde ben memnunum.

Sonuç olarak bilimsel çalışmaların zenginliği, Avrupa’nın merkezinde olması, diğer ülkeleri kara ve hava yollarıyla ulaşımın rahat olması benim için çok cezbediciydi ve bu nedenle Belçika’da yaşamaya karar verdim.

Belçika'da...Belçika'da...

Çizzgi ailesi olarak çook teşekkür ederiz verdiğiniz bütün bu değerli bilgiler için 🥰

En Son Eklenen Röportajlar

Yurt dışına gidenler neler yaparak orada iş buldular, ne gibi sorunlarla karşılaşıp o sorunları nasıl çözdüler. Sizler için derlediğimiz röportaj serileri.
Farklı Sektörlerde Çalıştıktan Sonra Öğrenci Vizesi ile Sidney'e Taşınmak
Volkan Aktan
Avustralya
26 Ağustos 2023Farklı Sektörlerde Çalıştıktan Sonra Öğrenci Vizesi ile Sidney'e TaşınmakTurizmci
İngiltere'de Oyun Stüdyosunda Backend Üzerine Çalışmak
Yiğit Nuhuz
İngiltere
14 Temmuz 2023İngiltere'de Oyun Stüdyosunda Backend Üzerine ÇalışmakBackend Yazılım Mühendisi
Headhunter'dan Gelen Mesaj ile İş Bulup Almanya'ya Taşınmak
Murat Yüksel
Almanya
19 Hazīran 2023Headhunter'dan Gelen Mesaj ile İş Bulup Almanya'ya TaşınmakYazılım Mühendisi
İngiltere'de Satış ve Reklam Direktörü Olmak
Beren Huzur
İngiltere
18 Hazīran 2023İngiltere'de Satış ve Reklam Direktörü OlmakSatış ve Reklam Direktörü
Ünlü Firmalarda Çalıştıktan Sonra Ankara Anlaşması ile Londra'ya
Çağlar Telef
İngiltere
6 Hazīran 2023Ünlü Firmalarda Çalıştıktan Sonra Ankara Anlaşması ile Londra'yaYazılım Mühendisi
Bir Ay İçinde İş Bulup Amsterdam'a Taşınmak
Ege Uçak
Hollanda
29 Mayıs 2023Bir Ay İçinde İş Bulup Amsterdam'a TaşınmakYazılım Mühendisi
Amerika'da Bilgisayar Bilimi Üzerine Doktora Yapmak
Alperen Keleş
Amerika
27 Mayıs 2023Amerika'da Bilgisayar Bilimi Üzerine Doktora YapmakDoktora Öğrencisi
Belçika'da Kemik Doku Mühendisliği Üzerine Çalışmak
Ayşe Köse
Belçika
18 Nīsan 2023Belçika'da Kemik Doku Mühendisliği Üzerine ÇalışmakDoktora Sonrası Araştırmacı