LinkedIn Üzerinden İş Bulup Danimarka'ya Taşınmak

Mart 2021'de Danimarka'ya taşınan Mert Bey, Storytel firmasında Android mobil uygulama geliştiricisi olarak çalışıyor. Danimarka'da yaşamak ve çalışmak hakkındaki röportajımız:) Keyifli okumalar dileriz 🥰

"Danimarka’da küçük çocuğundan yaşlısına herkes çok iyi ve anlaşılır derecede İngilizce konuşabiliyor...."

- Ben Mert Şimşek. 30 yaşındayım. Android mobil uygulama geliştiricisiyim. Yaklaşık 10 yıldır Android mobil uygulamaları geliştiriyorum. Son 1.5 yıldır Danimarka'da yaşıyorum.

Mert Şimşek30 yaşındaAndroid Mobil Uygulama Geliştiricisi

- Danimarka’ya pandeminin ilk yılının sonlarına doğru, 2021 Mart ayında taşındık. O zamanlar İstanbul’da yaşıyordum. LinkedIn üzerinden ülke bağımsız olarak Avrupa’daki bir kaç şirkete başvurumu yaptım. Bunlardan biri de Storytel’di. Önce Storytel’de yöneticim ile sonra da Android Ekibi ile mülakatın ardından, istedikleri kodlama problemini de çözerek son aşamaya geldim. Sonrasında ekip ile online olarak tanışıp, teklif aldım.

İlk 2 ay Türkiye'den uzaktan çalıştım. Danimarka vizemiz çıkınca da evimizi kapatıp Kopenhag’a taşındık.

Kopenhag’da parkta yürürken.

- Daha farklı kültürleri tanıyıp daha yeni bakış açılarına sahip olmak için uzunca bir süredir Avrupa'da yaşamak istiyordum. Fakat tek başıma gitmek ve orada düzen kurmanın psikolojik boyutu beni her zaman korkutmuştu. Turist olarak bir çok kez gitmeme rağmen kalıcı olarak gitmenin farklı olacağını biliyordum. Ve risk almak istememiştim. Evlendikten sonra eşim de benim gibi düşündüğü için beraber bunu deneyimlemek istedik. Hep aklımızda ve dilimizde yurt dışında yaşamak vardı. Fakat bizi tetikleyen şey toplumun siyasi ve ekonomik olarak bozulmasının üzerimizdeki etkisinin artmasıydı. Şimdi değilse ne zaman dedik ve yurt dışına taşınmaya karar verdik.

Kopenhag’ın renkleri arkadaki renkler. Birçok ev renkli.

- Göç sürecinde hesap etmediğiniz çok fazla zorluk oluyor ama ben bunlardan en somut olanlarından birini anlatmak isterim. Gideceğimiz ülke Danimarka olunca, iklim olarak da kültür olarak da bize çok uzak olan bu ülkede karşılaşacağımız zorluklar da artıyor. O yüzden en önemli şeylerden birisi bu problemleri daha önce yaşamış ya da yaşıyor olan senin gibi birilerini bulmak ve tanımak. Sonsuz bir belirsizlik havuzu var ve bu havuzu boşaltman gerek.

İlk olarak yaptığım şeylerden biri LinkedIn üzerinden Kopenhag’da yaşayan Türk çalışanları filtrelemekti. Sonra tanışmak istediğim kişiler ile bağlantı kurdum. Ve online olarak görüşüp tanıştık. Bana çok fazla bilgi verdiler. Daha sonrasında da arkadaşlığımız dostluğa dönüştü.

Uzaktan çalıştığımız için genelde kafeleri ve kütüphaneleri keşfedip oralardan çalışıyoruz.

- İlk giderken ilk düşünülmesi gereken şey ev bulma konusu. Geçici olarak kiraladığım evi Airbnb üzerinden 1 aylık kiraladım. Ve Bu sürede kalıcı bir ev arayışına girdik. Airbnb evini kredi kartıyla kiraladığımız için taşıyacağımız nakiti bir miktar azaltabilmiştik. Çünkü ülkeler arası üzerinizde taşıdığınız paranın limiti var.

Kopenhag’da ev tutarken eşyalı bir ev baktığımız için eve girerken ortalama ödememiz gereken tutar aşağı yukarı 3 kira depozito + 1 aylık kira bedeli toplam 4 kiradır. Bu da yaklaşık 40.000 DKK yapıyor (Biz taşınırken 1 DKK = 2 TL idi.)

Fakat biz bu parayı üzerimize taşımak yerine yaklaşık 10.000 DKK ile gidip, evi tutarken de Türkiye’den Wise ile para transferi yaptık. İlk zamanlarda yemek harcamalarını ve diğer giderleri de sayarsak, düzen oturana kadar rahat etmek için sanırım 50.000 DKK yeterli olacaktır.

Evde çalıştığım günlerde minimal setup’ımla mutfaktan bir fotoğraf.

- Storytel vize sponsorluğu veriyordu. Aracı bir kurum üzerinden belge toplama ve başvuru sürecimizi hızlıca gerçekleştirdik. Vizeye başvururken dikkat etmeniz gereken en önemli husus başvurduğunuz dönem. Kışın başvurduğumuz için vizemiz hızlıca çıktı. Kasım ayında başvuru yaptık ve ocak ayında pasaportlarımız elimizdeydi. İskandinav ülkeleri yazın 3 ay yaz tatilindeler. O yüzden bürokratik bir işiniz varsa bunu kesinlikle yaz aylarına getirmemeye çalışın.

Hava güzel olduğunda parklarda ve kanal kenarlarındaydık.

- Danimarka’nın resmi dili Danca. Yaklaşık 6 milyon insan yaşıyor Danimarka’da ve Dancayı öğrenmeniz diğer dillere göre çok daha zor.

Tüm bunları dikkate aldığımda dil öğrenimimi biraz geciktirdim. Gitmemin üzerinden 1 yıl ay geçtikten sonra dil kursuna yazıldım ve 1 kur Danca eğitimi aldım. Danimarka’da Danca kursları belediyeler tarafından ücretsiz olarak veriliyor. 1.Kursu bitirdiğimde kursa devam etmeme kararı aldım. Bu kararımın arkasındaki en büyük etken Danimarka’da uzun süreli kalma planımız olmamasıydı.

Şunu da eklemek isterim. Danimarka’da küçük çocuğundan yaşlısına herkes çok iyi ve anlaşılır derecede İngilizce konuşabiliyor. O yüzden iletişim konusunda hiç bir problem yaşamadım. Fakat yaşadığın ülkenin kendi dilini öğrenmek, etrafında olup biteni anlamanı ve ülkedeki deneyimini kat be kat arttırıyor.

Gittiğimde İngilizce seviyem advanced değildi. Evet İngilizce eğitim almıştım ve sonrasında Erasmus yapmıştım öğrenciyken, fakat kullanmadıkça speaking pratiği çok gerilemişti. İlk kez yabancı dil konuşulan bir şirkette çalışacağım için ilk etapta toplantılarda dahil olma sorunu yaşadım. Fakat 1. ayın sonunda bu problem tamamen ortadan kalktı ve iletişim konusunda hiçbir problem yaşamadım.

- Danimarka’da ev bulmak için sadece 2-3 tane site var ve çok detaylı bilgi veren siteler değiller. Her gün o sitelerde sürekli sayfa yeniledik diyebilirim. Aktif olarak bu işlemi yaptığınızda aşağı yukarı 2-3 hafta içerisinde kendinize göre ev bulabiliyorsunuz. Biz de bu şekilde bulduk. Kirası 12.500 DKK (Faturalar dahil) (yaklaşık 1650 USD)

Evimizin salonundan bir fotoğraf.

- İşimi LinkedIn üzerinden buldum. Storytel’i Türk firması zannediyordum fakat LinkedIn’de konumuna baktığımda İsveç ve Danimarka görünce çok şaşırdım. Kitap okumayı da çok sevdiğim için hemen başvurdum.

- Ahmet ile bununla alakalı bir söyleşi yapmıştık.

Kısaca bazı bilgileri sıralamak gerekirse;

• Danca öğrenmeye çalışın.
• Danlar günlük hayatta soğuk insanlar fakat çok fazla indoor etkinlik yapıyorlar. Bunları takip edip ilk adımı siz atın.
• Vergi kartınızı ülkeye gitmeden önce çıkartmaya çalışın. Yoksa ilk aylarda %55 vergi kesintisi maddi olarak sizi zora sokabilir.
• Bisiklet alın.
• Kalın giyinin.

- İlk zamanlar Avrupa’da sağlık sistemi kötü diyordum. Fakat artık bakış açımı değiştirdim. Sağlık sistemi, bizim alıştığımız sağlık sistemi gibi değil demek daha doğru. Çünkü Dan’lar bu duruma alışmış ve ona göre adapte olmuşlar. Acile dahi gitmek için telefonla arayıp randevu alman gerekiyor. Eğer ateşin falan varsa zaten telefonda “soğuk duş al ve dinlen” diyorlar. İşin garibi tüm Dan’lar bu şekilde yapıyor zaten. Çok çok büyük kazalarda acile gidiyorsun.

Bir keresinde büyük bir alerjik reaksiyon göstermiştim. Sabah hastanenin aciline gittim. Pek önemsenmedi ve gönderilecektim. Ben de ilaç versinler diye daha da abartarak anlatmak zorunda kaldım. Neyse ki sonunda ilaç alabildim. İlaç olarak da doktor 2 tane hap verdi (2 adet hap.) ve bunları içtiğimde geçmezse tekrar gelmemi söyledi.

Kısacası her insan kendisinin doktoru ve insan kolay kolay ölmüyor anlayışındalar. O yüzden ilacınızı Türkiye’den götürün ve çok büyük hastalıklar geçirmemeye çalışın.

- Yok. Ama benim gibi yemek yemeyi çook seven biriyseniz mutfakları size göre olmayabilir.

- Yaşamaya gittiğiniz ülkenin vergi, sağlık ve oturum kurallarını iyice okuyun. Çok faydalı olabiliyor. İnternette de her bilgiye erişmek mümkün zaten. Oraya giderken daha önce giden Türklerin bulunduğu Whatsapp gruplarına girebilirsiniz. Çok hızlı bir şekilde bilgi almanızı sağlayabilir.

Avrupadayken ülke değiştirmek tahmin ettiğimden çok kolaydı. Gezebildiğiniz kadar gezin. Yaşadıklarınızı henüz yaşamadan size neler katacağını bilemiyorsunuz. Eğer siz de bizim gibi gezme ve hayat tecrübesi edinmek için gidiyorsanız her fırsatta farklı ülke ve kültürleri tanımanızı öneririm.

Aarhus gezimizden bir fotoğraf.

Çizzgi olarak bütün bu bilgiler için çok teşekkür ederiz 😇